sanal kumar, bahis, şans, talih oyunları ceza davaları

Kanaatimce bu okullardaki hukuk dersleri artırılmalı ve teoriden ziyade uygulamaya dönük eğitim verilmelidir. Yine öğrencilik döneminde sorumluluktan uzak bir anlayış içinde takip edilen derslerde öğrenilen bilgilerin çabuk unutulduğu bir gerçektir. Bu nedenle disiplin amirlerine hizmet içi eğitim kursları düzenlenmelidir. AYİİM yaptığı incelemede davacının şahsi dosyasında herhangi bir disiplin cezası ve buna dayanak olacak bir belge bulunmadığını tespit etmiş ve davanın konusunun bulunmadığını belirterek davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir[905]. AYİM istikrarlı bir şekilde idari soruşturma raporlarını bir hazırlık işlemi olarak görmekte ve idari davaya konu olamayacağı yönünde karar vermektedir[794]. İdari soruşturma raporlarını bir disiplin cezası olarak kabul etmek de mümkün değildir. Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, yakalanan veya tutuklanan kişinin, bu yakalama veya tutuklamanın hukuka uygunluğunun denetimi ve serbest bırakılmasını sağlamak için mahkemeye başvurma hakkı bulunduğu yine sözleşmenin 5. Maddesi hükümlerine aykırı olarak yapılan bir yakalama ve tutuklamanın mağduru olan kişinin tazminat isteme hakkı bulunduğu görülmektedir. Bu yüzden kural olarak idari işlemler ve dolayısıyla da disiplin hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar kapsam dışında kalmaktadır[741].

Ağır oda hapsi cezasında ise cezalılar hizmet göremez ve tek başlarına bir odada hapis tutulurlar. Türk hukukundaki oda hapsinden farkı, cezanın mutlaka tek başına çekilmesidir. Disiplin suçunun doğrudan doğruya amire yönelik işlenmesi (örneğin amire saygısızlık) halinde disiplin amirinin faili 477 SK’nun 7. Maddesi uyarınca doğrudan doğruya kendi yetkisi dâhilinde cezalandırmasına kanuni bir engel yoktur. Ancak suçtan zarar gören bir kişinin objektif olamayacağı ve dolayısıyla da suç ile ceza arasındaki adil dengeyi suçlu aleyhine kullanabilme ihtimalinin kuvvetli olduğu göz ardı edilmemelidir. Hukukun genel bir ilkesi de hiç kimsenin kendi davasında yargıç olamayacağı (nemo judex in causa sua) ilkesidir[331]. Bu nedenle faili doğrudan doğruya kendisi cezalandırmayıp disiplin mahkemesine sevk etmesi daha uygun olacaktır. Maddesinde; “Disiplini bozan bir kabahat yalnız bir amir tarafından ve bir disiplin cezası ile cezalandırılır” şeklindeki düzenleme uyarınca, AsCK’da düzenlenen disiplin suçlarında tek fiile yalnız bir amir tarafından ve yalnızca bir kez ceza verilmesi gerekmektedir.

  • Karar, sanığın yokluğunda verilmişse bu süre tebliğ ile işlemeye başlar.
  • Keza, 67.madde gereğince silahaltında bulunan er ve erbaşlar oy kullanamazlar.

Maddesinde düzenlenmiş olup burada kişinin hangi hallerde özgürlüğünden yoksun bırakılabileceği kazuistik yöntemle yorum yoluyla genişletilemeyecek biçimde düzenlenmiştir\. Lüks kumarhane dünyasına dal ve büyük kazançlar elde et paribahis\. Maddede yine suç ve cezalara ilişkin temel ilkeler belirlenmiş, “İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.”  denildikten sonra “ Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.” şeklinde bir istisna tanınmıştır. Anayasa Mahkemesi kararlarında, disiplin amirlerince hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesinde Anayasaya aykırılık görmemiştir[559]. Anayasa Mahkemesi yakın tarihli bir kararında, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli üniformalı askeri personel yanında sivil personele de disiplin yaptırımı olarak hürriyeti bağlayıcı ceza verilebileceğine karar vermiştir[560]. Mahkeme’ye göre oda hapsi, kışla içinde belirlenmiş bir alanda bulunma şeklinde uygulanmaktadır. Bu kişiler kantine, tesis içindeki sinemaya veya gezinti yerlerine gidememektedirler.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bağlantılı suçlarda yetki” başlıklı 16. Maddesinin ikinci fıkrasına göre, “Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir”. Görüleceği üzere hükümde; “Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla” ibaresine yer verildiğinden, cumhuriyet savcısının birleştirme yönünde talebi olmadığı sürece dava dosyalarını bağlantı olduğundan bahisle mahkemelerden birisinde birleştirilmesi mümkün değildir. Çünkü kanun koyucu, cumhuriyet savcılarının bu konu ile ilgili istemlerini dosyaların birleştirilmesinin ön şartı olarak aramıştır. Cumhuriyet savcısının birleştirme yönünde istemi olmadıkça, her iki mahkemenin birleştirme yönünden uyuşmasının bir önemi olmayacaktır.

Alt bentte sayılan suçlardan birisi ile kesinleşmiş mahkumiyet kararının varlığı halinde memur olma yeterliliği kaybedilmektedir. Bir kişi bu hüküm kapsamına giren bir suç işlediğinde, memuriyete alınmayacağı gibi, memursa memuriyette kalma sıfatını da kaybedecektir. Bunun yegane istisnası 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun m.13/A’da düzenlenen yasak hakların iadesi olarak gösterilse de, uygulamada idari yargının güncel kararlarında yasaklanmış hakların geri alınmasının memuriyet engelini kaldırmadığı kabul edilmektedir ki, bu tür görüş ve kararlar hatalıdır. Maddesindeki “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçunda belli bir kimseye karşı “sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla” içinde gürültü yapmanın da olduğu, hukuka aykırı davranışlarda bulunulması şikayete bağlı olarak cezalandırılmıştır. Üst katta oturan kişinin alttaki komşusuna rahatsızlık vermek için tepinmesi, ev içinde top oynaması, duvara vurması gibi belirli kişiye ya da kişilere karşı kasten işlenen suçtur[20]. TCK’da düzenlenen suçun oluşabilmesi için bir kimseye ısrarla, gece gündüz demeden telefon edilmesi veya ona karşı ısrarla gürültü yapılması gerekir. Örneğin oturulan apartmanın alt veya üst katında sürekli olarak öteberi çalarak gürültü yapılması gibi. Ancak bu hareketlerin sırf mağdurun huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılması gerekmektedir. Böylece madde, suçun oluşması için özel bir maksatla hareket edilmesi şartını getirmektedir[21]. Kanaatimizce bu karar gerekçesine de katılmak mümkün değildir. Kararda AİHM kararının kişisel olduğu, muhatabının da idari makamlar olduğu, AİHM kararına dayanılarak yargısal denetim yapılamayacağı belirtilmektedir. Halbuki oda hapsi cezasının kişi özgürlüğünü sınırlayan bir ceza olduğu sonucuna, sadece AİHM’nin yorumu ile değil, AsCK’nun 19., 21.

Disiplin mahkemelerince istirdat ve tazminata dair kararlar da verilebilir. Bu türden kararlar maliye dairelerine bildirilerek bu dairelerce 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre yerine getirilir. Seferberlik ve savaş halinde verilecek cezalar üçte birden az olmamak üzere bir katına kadar arttırılır. Ancak, tertip olunan ceza Kanunda gösterilen cezanın azami haddini geçemez. Kişisel borçlarını ödememek suretiyle haklarında yasal işlem yapılmasına sebebiyet veren memurlara kınama cezası verilebilir. Burada yasal yoldan maksat icra dairesince “ödeme emri” gönderilmesi ve “haciz” işlemlerine başlanmasıdır[192]. Memurların iş arkadaşlarına, maiyetlerindekilere ve iş sahiplerine karşı kötü muamelede bulunmaları fiili de kına­ma cezası verilmesini gerektirir.

Böylece, görev münasebetlerinin bütünüyle yapıcı olması amaçlanmıştır[189]. Kötü muamele, küçük düşürücü veya aşağılayıcı niteliğe ulaşmayan fiillerdir[190]. Suçun maddi unsuru, Genelkurmay Başkanlığınca yasak edildiği bildirilen kitapları, dergileri ve her türlü yazıları okumak veya bulundurmaktır[160]. Maddeye göre suçun faili ancak askeri öğrencilerle[161], erbaş ve erler olabilir. Yedek subay adayları, kurs boyunca öğrenci statüsünde olduklarından, bu yasaklamalar onlar için de geçerlidir. Suçun faili üst ve amir konumunda bulunan asker kişilerdir. Suçun maddi unsuru ise; asta nezaret görevini ihmal etmek veya astın suçlarını haber vermemektir. Eşyanın kullanma süresini doldurmuş olması, değer kaybını gerektirirse de, hizmette kullanıldığı sürece bu eşya bir değer ifade edeceğinden, böyle bir eşyanın kaybı veya hasara uğraması halinde de bu suç oluşur[133].

Her ne kadar    AİHM Hüsnü Yavuz/Türkiye kararında AYİM’de görevli subay üyelerin bağımsızlığını Sözleşmeye uygun bulmuş ise de, subay üyelerin görevleri sonunda tekrar TSK kadrolarında görev yapacakları dikkate alındığında bu durum davacılar üzerinde ciddi endişe kaynağı olmaktadır. Kanaatimizce AYİM’de görevli subay üyeler ya kuruldan çıkarılmalı ya da bir daha idareye dönmeyecek şekilde emekli olana kadar atanmalıdır. Disiplin cezasının tesisinde savunma hakkının tanınmamasının esaslı ve kurucu bir şekil şartı olup, hiç şüphe yok ki yasal metinlerde yer almasa bile, gerek ülkemizde, gerekse evrensel öğretide ve uygulamada savunma hakkı hukukun temel ilkelerinden kabul edilmektedir [869]. Bununla birlikte, Anayasanın 129/3 ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 175. Maddeleri hükmü ile savunma hakkına pozitif hukukta da yer verilmiş bulunmaktadır. Disiplin tecavüzlerinde disiplin amiri disiplin cezası verip vermemekte tamamen serbesttir. Disiplin suçlarında da savunmayı yeterli gördüğü takdirde ceza vermeyebilir. İşte bu gibi durumlarda savunma istek yazıları ile ilgilinin savunması özlük dosyasında muhafaza edilmektedir. Her ne kadar ceza verilmemiş olsa da kişiler bu yazıların menfaatlerini etkileyebileceği endişesiyle özlük dosyalarından çıkarılmasını istemektedirler.

Bağımsızlıkları bu derece şüpheli olan bir mahkemenin tarafsızlığından söz edilemez[664]. AİHM Bağımsızlıkla ilgili tespitlerin disiplin mahkemesinin objektif tarafsızlığını zedelediğini, bu yapısıyla kişilere güven verecek bir izlenim bırakmadığını  belirterek disiplin mahkemelerinin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmadığına karar vermiştir. Maddesine göre, disiplin mahkemesi, biri başkan ikisi üye olmak üzere üç subaydan kurulur. Astsubay, erbaş ve erlerin yargılanmalarında, üyelerden biri astsubaylardan seçilir. Kanunda belirtilen usule göre yargılama yapıp karar verirler. Disiplin Mahkemeleri Anayasa Mahkemesi tarafından “mahkeme” kabul edilmektedir[659]. Madde, Sözleşme’ye aykırılığı iddia edilen bir tasarruftan kendisinin zarar gördüğünü düşünen bir kişinin, hem iddiaları hakkında karar verilmesini ve hem de mümkünse bir karşılık ödenmesini sağlamak için ulusal bir makam önünde hukuki bir yola başvurma hakkını gerektirmektedir. Madde, Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia eden herkesin, “ulusal bir makam önünde etkili bir hukuki yola başvurma hakkı”nı güvence altına alacak biçimde yorumlanmalıdır. AİHS m.6’daki “medeni hak ve yükümlülükler” kavramı içine idari uyuşmazlıklar, özellikle ilk bakışta kapsam dışı gibi görünen “memur” uyuşmazlıkları da girebilmektedir. AİHM, m.6/1’in uygulanması açısından, “memur” kavramına özerk (otonom) bir tanım getirilmesi gerektiğine karar vermiştir.

(2) Birinci fıkrada belirtilen belgelerde, hakkında arama işlemiuygulanan kimsenin, elkonulan eşyanın mülkiyetine ilişkin görüş ve iddialarınada yer verilir. (2) Soruşturma ve kovuşturmanın konusunu oluşturan olaylar nedeniyle,mağdur veya nafaka alacaklısı lehinde bir yargı kararı verilmiş ise, şüpheliveya sanığın rızası olmasa da ödemenin yapılması emredilebilir. (5) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebisayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e)bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz. – Salıverilme istemi üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,sanık veya müdafii dinlendikten sonra, istemin kabulüne, reddine veya 109 uncumaddeye göre, adlî kontrol uygulanmasına karar verilebilir. (2) Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi ençok iki yıldır.